Aslı Erdoğan Sözleri
Bu yazımızın içeriğinde neler okuyacaksınız: Aslı Erdoğan Sözleri, Aslı Erdoğan’ın Sözleri, Aslı Erdoğan’ın Kısa Sözleri, Aslı Erdoğan Güzel Sözleri, Aslı Erdoğan Özlü Sözleri, Aslı Erdoğan’ın Sözleri Resimli, Aslı Erdoğan Kitap Alıntıları
Aslı Erdoğan Sözleri
Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar.
Korkmadığını söylediğin şeylerden korktuğuna eminim. İstemediğini söylediğin şeyleri de çok istiyorsun. Umutsuzluk değil seninki, sadece bıkkınlık. Yaşayan herkesin umudu vardır.
Yalnızlığımın tam ortasında konuşuyorum, ben ki yalnızlıktan daha uzun süren bir şey tanımadım.
Yalnızlığa öyle alışmıştım ki, bir başkasının ilgisini ancak bir tehdit olarak algılayabiliyordum. Yabani bir hayvanın insan karşısında tedirginliğine benzeyen bir duyguydu bu. İçimdeki ceset uyandırılmaktan korkuyordu.
İnsan karanlık, dipsiz bir kuyudur. Acısının derinliklerinde boğulur.
Bir zamanlar birini sevmiştim. Gözlerini bende bırakıp gitti.
Anlatamıyorum. Anlatabileceğimden fazlasını gördüm, gördüğümden fazlasını anladım.
Cehenneme giden yolun taşlan iyi niyetle döşenmiştir.
Tecavüze uğrayan her kadın yapayalnızdır, hele bu tecavüz sırtını devlete dayamışsa.
Gidilmemiş yerlerin, okunmamış kitapların, yerine getirilmemiş sözlerin, dilimin ucuna takılıp kalmış cümlelerin pişmanlığını duyuyorum en çok.
Kırmızı artık aynı kırmızı değil, kız çocuk kırmızısı değil. Kan rengi, utanç rengi, tokat rengi, çok lekeli.
Yarın düşüncesi olmayan biri, hangi yöne bakarsa baksın, bilinmeyeni değil, yalnızca tanıdık olanı arar.
Bir erkek, karşına kurulmuş, sanki sen onun kaburga kemiği bile etmezmişsin gibi bir tavırla, senin hakkında, geçmişin, geleceğin, ne olduğun, olamayacağın hakkında ahkâm kesmeye kalkışınca onu sakın dinleme.
Her geçen gün daha vurdumduymaz davranıyor, daha çok başkaldırıyordum, hiçbir otoriteyi önemsememeyi öğreniyordum.
Genç ve güzel bir kadınsanız eğer, erkekler gövdenizi asla reddetmezler, sizi reddetseler bile.. (!)
Hepimiz okyanusun sonsuzluğunda kaybolmuş yapayalnız adacıklardık; sınırlarımızı aşıp bir başkasına dokunabilmemiz, bir yanılsamaydı yalnızca.
Çözümleyici bir zekadan başka değeri yoktur insanın; hedefi de, doğayı üç beş formüle indirip denetim altında tutmaktır.
Bir çocuk konuşmayı nasıl öğrenirse, ben de öyle öğreniyordum iletişimi, kendimi ifade etmeyi; sevginin büyük ve süslü sözcüklere gerek duymadığını. Paslı ve küflü kavramlardan kurtuluyor, her sözün değerini, tazeliğini keşfediyordum. Yeniden akmaya başlayan bir nehir gibiyim.
Biz Akdenizliyiz; yüzmeyi fırtınalı sularda öğrendik.
Hiçbir şeyi sakınmayacak, saklamayacak, esirgemeyeceksin. Ne kırk yıl sonra, ne de yarın, hemen şimdi, müzik bittiğinde ölecekmiş gibi dans edeceksin.
Yalnızlığımız çok fazla can yaktığında, acıyı kaptan kaba aktarıyor, aslında zerre kadar anlam içermeyen hayata ne derinlikler yüklüyoruz.
Bizden istenen üç şey vardı: Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Hastalanmadan, üzülmeden, bunalıma girmeden, aşık olmadan, hiç teklemeyen bir jet motoru gibi çalışmak.
Bir anıyı yeniden yaşamaya çalışmak ne kadar umutsuz, anlamsızdı.
Ben hep kendi öykümü anlatırım, çünkü daha kolay. En kolayı.
Pozitif düşünmeyi öğrenmek gerek, dünyayı değiştiremiyorsan tarzını değiştir. İnsanı sevmek gerek, şimdilik boş ver insanları, bu hayata kendininmiş gibi sahip çık, nasıl olsa ölenler hep başkaları.
Yaşadığımız anları dondurup cümlelere dökme çabası, çiçekleri kurutup kitap yaprakları arasında ölümsüzleştirmeye benzer. Hepimizin çoktan öğrendiği gibi, bir öykü, gerçekten yaşanmış da olsa, gerçekliği yansıtmaktan çok uzaktır, onun simgesinden oluşmuştur.
Yaşamın yüreğinde bir boşluktum.
Bu gece, yüreğimde tutsak bir kuş, kafesine çarpa çarpa yaralar açıyor vücudunda.
Gökyüzü yaşayanlarınsa, toprak ölülerindir.
Yaşam iki göz kırpması arasında görülen bir düştür. Yalnızca bir düş.
Kurallara sıkı sıkıya bağlı, hep kabızmış izlenimi veren insanların, azıcık kuraldışı ve asi olanları tanımakta olağanüstü bir içgüdüleri vardır.
Üç tane nokta art arda kondu mu, bir boşluğa işaret eder ve bence noktalama işaretlerinin en anlamlısıdır.
Birisi bize azıcık sevgi göstermeye görsün, ne oyunlar oynuyoruz.
Bana kalırsa, kişisel tarihimin tek bir teması vardı; hayal kırıklığı.
Yaşam güzeldir, güzeldir, güzeldir… Keder ve neşeyle doludur, ama gene de güzeldir… Mutlu olmayı istemekten utanma.
Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını, hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği, hatta fark etmediği huylarını sevmektir.
Hayatta hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmamayı öğrenmek gerek.
Sonuçta, katlanılmaz olan gerçeklikti ve bir bataklıkta yavaş yavaş boğulurcasına, hayal dünyamın derinliklerine batıyordum.
Bazen birbirimizi yansıtan iki ayna oluyorduk, bazen birbirimizi bütünlüyor, bazen de kendi gücümüzün son kırıntılarını ötekine aktararak sağ kalmayı başarıyorduk.
Her insanın, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır.