Yahya Kemal Beyatlı Sözleri

Yahya Kemal, Üsküp’te doğdu. İlk öğrenimini Üsküp ve Selanik’te tamamladıktan sonra İstanbul’a geldi. Daha sonra eğitimine Paris’te devam etti. Paris’te kaldığı yıllarda Batı edebiyatını ve düşüncesini derinlemesine inceleme fırsatı buldu. Bu süreçte modern Türk şiirine olan bakış açısı şekillendi.
Yahya Kemal Beyatlı Sözleri Özlü
* Üstümüze zaman yağdı, hüznümüz ondan…
* Dünya güzel göründü resimleşmiş uykuda
* Güçlü olan, yenilmeyen yalnız azimdir.
* Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
* İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
* Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta…
* Siyasette, doğru her zaman biraz geç söylenir.
* Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüş yolunu sevdim.
* Kalbi olanların dili yok, dili olanların kalbi yok.
* Ne harâbiyim ne harâbatiyim,Kökü mâzide olan bir âtiyim.
* Bir yoldu parıldayan, gümüşten, Gittik… Bahs açmadık dönüşten.
* Avrupa toprağında, İslam cennetinin yeşil ve ruhani bir bahçesi…
* İstanbul’un her köşesini keşfetmeye ömrüm kifayet etmeyecek diye korkuyorum.
* Çok insan anlayamaz еski musikimizdеn vе ondan anlamayan bir şеy anlamaz bizdеn.
* Ölmеk kadеrdе var, bizе ürküntü vеrmiyor; Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.
* Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir! Güçlü olan, yenilmeyen, yalnız azimdir..
* Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan,Rüyama girdi her gece bir fatihâne zan.
* Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yâ Rabbi! Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbi!
* Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
* Durmuş saat gibiydi durup gеçmеyеn zaman. Donmuş sükût içindе günеş görmеyеn cihan.
* Eğer biz İstanbul’un kıymetini tamamen bilirsek İstanbul uyanmaya başlıyor demektir.
* Ölmek kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin Bir çare yok mudur buna ya Rabbe’l alemin.
* Mazi yosunla örtülü bi göl ki yok dibi,/ Mevsim serin ve bahçede yaprak yığın yığın.
* Ya şevk içinde harâb ol, ya aşk içinde gönül! Ya lâle açmalıdır göğsümüzde yâhud gül.
* Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
* Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyedî nâmın, Gâlib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ ın.
* Şiirde lisan, zevk, fikir, mazmun, her şey eskir, yalnız aşk eskimez her dem tazedir.
* Kalbimin takati yok, hem bu duyuş çok sürecek…Macera başlamadan ben buradan ayrılayım.
* Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.Bu son fasıldır еy ömrüm nasıl gеçеrsеn gеç!
* Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
* Artık demir almak vakti gelmişse zamandan!.. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan..
* Artık ne gelen, ne beklenen var; Tenhâ yolun ortasında rüzgâr, teşrin yapraklarıyla oynar.
* Dünyada hеr millеtin vatanı diğеr bir millеtin mirasıdır.Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir.
* Sahte bir şiir iyi okunamaz… olsa olsa mevzun cümlelerden mürekkep bir parçayı iyi kıraat etmiş olur.
* Doktorlara sorarsanız karaciğer mükemmel, kalp mükemmel, böbrek mükemmel, tansiyon mükemmel! Yalnız ben berbat bir haldeyim.
* Bin bir tepe yükselen Boğaz’dan, Baktıkça vatan görünsün engin: Her yıl, bir ömür boyunca, yazdan, Yelkenler açılsın ufka gergin.
* Bütün bu amiller, gitgide, devleti Latinlikten uzaklaştırıyor, ekseriyeti şarklı, Hristiyan ve Eski Yunancadan bozma bir dille konuşan halka mal ediyor.
* O eski İstanbul, o büyük, o güzel, o rengarenk İstanbul ki bir defa gören Avrupalılar memleketlerine dönünce nakletmekle, yazmakla, çizmekle bitiremiyorlardı.
* Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;Farketmez anne toprak ölüm maceramızı.
* Hülyası kalmayınca hayatın ne tadı var, Bitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar, Büyük Allâh’ı anarken bir ağızdan herkes, Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses
* Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen, Çeşmeden her su içerken: “Şükür Allah’a” diyen, Yaşıyor sade maişetlerin en safında; Ruh esen kuytu mezarlıkların etrafında.
* Müverrih Cevdet Paşa ile edip Namık Kemal bir tek adam olsalardı XIX. asırda büyük bir nasirimiz olurdu. Fuzuli ile Naili-i bir tek adam olsalardı eski şiirimizin zevkine doyamazdık.
* Bir nesil evvelkilere mevhum saltanat tatlı bir hayal, milliyetler esasları üzerinde bir Türk milliyeti acı bir hakikat görünüyor. Bugün biz o mevhumeye acı hayal,Türk devletine tatlı hakikat diyoruz.
* Bu gece, bu saat, ben bu satırları yazarken Hırka-i Saadet Dairesi’nde Kur’ân okunuyor! Siz bu saat benim bu satırlarımı okurken Hırka-i Saadet Dairesi’nde Kur’ân okunuyor. Tam dört yüz seneden beri de böyle fâsılasız okunmuş…
* İstanbul’da çok zaman yaşamış, yaşadıkça birçok eyguzelsozler.com semtleri sevmiş, sevdikçe onları, zamanın derinliğine doğru, enine boyuna öğrenmiş bir insan, yaşı ilerledikçe öğrendikleriyle o kadar dolar ki bu şehrin sonu gelmez güzellikleri olduğuna inanır.
* Bir milletin dilini ifade edecek olan sanatkarın o milletin, bütün tarihinde dilinin geçirmiş olduğu Safhaları sadece bilmesi değil, benimsemesi lazımdır. Her millette olduğu gibi, bizde de kelimeleri şiir canlandırmış nesir sadece kullanılmıştır.
* Şiirin birbirinin zıddı olan iki nev’i vardır: Biri inbikten geçirilmiş ve hâlis küûl olanıdır; diğeri de dağ tepelerinden akan, taşlar arasında yıkana yıkana gelen billûrdur. Bu iki nevi şiir, yer yüzünde bütün halk için daha çoşkun olan saz şairlerimizin karacaoğlan’ın Ruhsati’nin, Dadaloğlu’nun benzeri olmayan mısralarında görülür.
* Zaman; mazi, hâl ve istikbal diye üçe taksim edilirse de bu çok itibari bir taksimdir.Sabit olan bir şey üçe taksim edilebilir; lâkin dâima yürüyen bir şey taksim edilemez.”Hâl” dediğimiz şey yarından sonra “mazi” olacaktır.İstikbâl dediğimiz gelecek günler dahî, zaman yürürken hâl olacaklar, sonra maziye karışacaklardır.Hakikatte mazi, hâl ve istikbâl yoktur. Ortada bir “imtidâd” vardır.